Monday, September 27, 2010

Motivasyonumu kaybettim...

Zamanı kötü yönetmekten kaynaklanan kocaman bir boşluğun içine düşüp, bir süre ne yapacağını bilemeyerek geri geldim :)

Motivasyonumu kaybetmemiş olsam iş fena değildi aslında. Sanırım iki ay oldu şahane motivasyonumu tamamen kaybedeli!

Depresyonun kıyılarında bir süre dolaştıktan sonra vaziyetin ciddiyetini kavrayarak hooop geri geldim. Şimdi yeni nedenler bularak yola devam...

Bu geri gelişte okuduğum bir blogun payı büyük; Alphan Manas
Birçok şeyi farketmemi sağladı. Dilerim kaybolan o kıymetli motivasyonum bugün kendini hissettirdiği yoğunlukta devam eder...





Kuzuma gelince, büyüdü keçi oldu :)Hala çok tatlı, ama artık inatçı bir keçi :)






Tuesday, January 27, 2009

mutlu yıllar

Ne çok zaman oldu yazmayalı inanamıyorum !!!


Hayat bambaşka öncelikler yüklüyormuş zamanla :) Öte yandan hiç şikayetçi değilim; bu kadar yoğun çalışıyor olmaktan, hiç zamanımın olmamasından, kendime dahi zaman ayıramamaktan...


Şakayla karışık geçen yıl bugünlerde ofisimi yeni kiralamıştım. Koskoca 1 yıl geçti !!! Dünya kriz ile boğuşurken ben bebek firmamla yol almaya çalışıyorum :)


Bebek deyince, bütün bebekler bile büyüdü buarada :) Blog bebeklerimden bahsediyorum, Archi Esra'nın kızı Defne, Evren'in bebeği, Açalya'nın oğlu, Derya'nın Mercan'ı atladıklarım affetsin hayattan koptum ben...


Buarada bizimki de büyüdü. Canım Ege'm, peşimde halasıııı diyerek dolanıyor... Hergün yeni birşey öğreniyor. Sevildiğini hem de çok sevildiğini öğrendi ve sevgisini göstermeyi bile keşfetti...
Daha 28 aylık bu minik adam :)
Yeni yıl kutlaması için geç kaldım amaaa,
Şapşahane yıllar diliyorum...
~mrl~

Tuesday, May 27, 2008

unutmadım, burdayımmm

Ne çok zaman oldu yazmayalı!
Hem yazmayı özledim, hem de komşularımı okumayı :)
Herkesi merak ediyorum, ama tıklayıp bakamadım bile ! Bebekler büyümüştür, neredeyse 4 aydır uzağım herşeyden... Biraz içimden gelmedi, biraz keyifsizdim, biraz dünyadan kopmuştum, biraz ota-böceğe üzülme modundaydım, bahardan bile bişi anlamadım demek istiyorum ama zaten bahar da olmadı! Bazen kitleniyor hayat :)

Hayat istediği kadar kitlensin hanımeli olağanüstü kokuyor! Ne alaka mı? Hayat nasıl baktığımız, nasıl gördüğümüzden ibaret değil mi? Ne kadar kötü giderse gitsin, ne kadar boğulsak-nefes alamasakta; deniz yine masmavi, yosun-hanımeli yine '' işte bu!!'' dedirtiyor...




Kitap okuyorum, Aşka Şeytan Karışır ! Karışır bencede karışır ! Bazen kem gözler, negatif elektrikler, anlamsız beklentiler... Hepsi boş gezen şeytanın işi!
Hande Altay'lı yazmış bu eğlenceli kitabı.Eğlenceli dediğime bakmayın ağlatıyorda! Uyumadan önce eline alınca bırakamıyorsun. Dün gece başladım, sabahta çok zor oldu uyanmak, neyseki ısrar etmemişim okumakta :)

Minicik bir alıntı size:
''Aşkın sadece küçücük bir umuda ihtiyacı vardı. O umut olduktan sonra, insan sonsuza dek bekleyebilirdi.''

Kadın gözüyle, kadın diliyle, ruhun nerelerden yara aldığını, nasıl kanadığını ben gibi-sen gibi anlatmış.
Bu kadar feminist yaklaşmışken konuya, biraz önce gelen fıkraya da çok güldüm, buyrun :)



KADIN BEYNİ
Agir bir hasta hastahanede. Tüm ailesi bekleme odasinda doktorlardan haber bekliyor. Yorgun ve umutsuz bakisli bir doktor çikiyor

'Tek yasam sansi var oda beyin nakli. Böyle bir ameliyati ilk olarak deneyecegiz, tabi masraflar hastanin ailesine ait.'
Aile, saskin, yorgun, çaresiz... Aralarindan biri
'Peki ama fiyat nedir?' diyor.
' Degisir 'diyor cerrah. 'erkek beyni kullanirsak 5000 Euro , kadin beyni kullanirsak 200 euro' Uzun bir sessizlik çökuyor Beyler gülmemeye çalisiyorlar. Hanimlarla gözgöze gelmekten kaçiyorlar. Ama aralarindan biri merakini yenemez ve sorar,

'peki doktor bu fiyat farkinin nedeni nedir?.' Cerrah gülümser.
' Eh tabi beyin de, ayni arabalar gibi' der, ' kadin beyinleri ucuz oluyor cunku akillarini çok kullandiklari için.. Kullanilmis akil, kullanilmis beyin. Erkek beyni hiç kullanilmamis, sifir km arabalar gibi pahali oluyor.'



Ben demedim walla, sadece güldüm :P
Sevgiler
~mrl~

Wednesday, April 16, 2008

Ağaçtan Burçlar

İhmal etme sınırlarını aştığımı düşünerek en azından herkesin ilgisini çekebilecek bir posting yapmaya karar verdim :)
~mrl~

Doğduğunuz gün, hangi ağaçtan geldiğinizi ortaya çıkarıyor. İşte tarihler ve özellikleriniz...

23-31 Aralık : Elma Ağacı
01-11 Ocak : Köknar
12-24 Ocak : Karaağaç
25 Ocak-3 Şubat : Selvi
04-08 Şubat : Kavak
09-18 Şubat : Sedir
19-28 Şubat : Çam
01-10 Mart : Salkımsöğüt
11-20 Mart : Ihlamur
21 Mart : Meşe
22-31 Mart : Fındık
01-10 Nisan : Üvez
11-20 Nisan : Akçaağaç
21-30 Nisan : Ceviz
01-14 Mayıs : Kavak
15-24 Mayıs : Kestane
25 Mayıs-3 Haziran : Dişbudak
04-13 Haziran : Gürgen
14-23 Haziran : İncir
24 Haziran : Huş
25 Haziran-4Temmuz : Elma
05-14 Temmuz : Çam
15-25 Temmuz : Karaağaç
26 Temmuz-4Ağustos : Selvi
04-13 Ağustos : Kavak
14-23 Ağustos : Sedir
24 Ağustos-2 Eylül : Çam
03-12 Eylül : Salkım söğüt
13-22 Eylül : Ihlamur
23 Eylül : Zeytin
24 Eylül-3 Ekim : Fındık
04-13 Ekim : Üvez
14-23 Ekim : Akçaağaç
24 Ekim-11 Kasım : Ceviz
12-21 Kasım : Kestane
22 Kasım-1 Aralık : Dişbudak
02-11 Aralık : Gürgen
12-21 Aralık : İncir
22 Aralık : Kayın

Elma : (Aşk) Cazibeli, fiziksel olarak dikkat çekici, etkileyici...Hoş bir auraya sahip. Flörtöz ve maceraperest ama hassas ve her zaman asik birtip. Sevmeye ve sevilmeye merakli. Sadik ve hassas bir es. Cömert. Bilimsel konulara yetenegi var. Bugün için yasar.Hayalgücü yüksek.

Kestane : (Dürüstlük) Alışılmadık bir güzelliği vardır ama insanları etkilemek gibi bir derdi yoktur. Adil ve neşelidir. Doğuştan diplomattır. Çok kolay huzursuzluğakapılır ama her türlü ilişkisinde hassastır. Bazen olağandışı davranır. Sevgili bulmakta güçlük çeker.

İncir : ( Hassasiyet) Çok güçlü, bağımsız, tartışmalara ve zıtlıklara fazla izin vermeyen, aile hayatına düşkün, iyi bir baba ve hayvan severdir. Sosyal bir kelebekgibidir. Espriden anlar, aylaklığı ve tembelliği de sever. Bencilliği vardır. Akıllı ve pratiktir.

Dişbudak : (Hırs) Farklı bir çekiciliğe sahip, hayat dolu,talepkar, düşüncesizce hareket eden ve eleştirilere kulak asmayan biri. Hırslı, akıllı, yetenekli, kaderine hükmetmeyi seven, egoist olmaya elverişlidir. Ama ona güvenebilirsiniz. Bazen beyni kalbine hükmedebilir. İlişkiler çok ciddiye alır ve sadıktır.

Kayın : (Yaratıcılık) İyi bir zevki vardır. Görünüşe ve kendi görüntüsüne önem verir. Materyalistik sayılır. Hayati ve kariyeri için çok ve düzenli çalışır. Ekonomiktir.Gereksiz risklere girmez. Makul bir tiptir. Diyet ve sporla fizikine dikkat eder

Huş : (Esinlenme) Hayat dolu, etkileyici, elegan, arkadaş canlısı, gösterişten uzak, mütevazı, aşırılıklardan hoşlanmayan, kaba şeylerden nefret eden biridir.Doğal ve sakin bir yaşamı tercih eder. Fazla tutkulu değildir. Hayal gücü yüksek ve az hırslıdır. Sakin ve uygun ortamlar yaratır.

Sedir : (Güven) Zarif, her ortama ayak uydurabilen, lüksü seven, sağlığına dikkat eden, kendine güvenen, başkalarına da biraz yukarıdan bakan biridir. Kararlı,sabırsız ve başkalarını etkilemeyi sever. İyimserdir ve beceriklidir. Tek ve gerçek aşkını bekler. Çabuk karar verir.

Selvi : (Sadakat) Güçlü, fiziksel olarak kaşlı, her ortama uyabilen, hayatla fazla uğraşmayan, hoşnut, iyimser, paraya meraklıdır Yalnızlıktan nefret eder. Kolaykolay tatmin edilemeyecek kadar tutkuludur. Ama sadıktır. Modu çabuk değişir. Kurallara boyun eğmez. Biraz da ukala ve ilgisizdir.

Karaağaç : (Asil): Müşfik, fiziksel olarak düzgün, giyimine dikkat eden, taleplerinde aşırılığa kaçmayan, insanlara neşe verebilen, liderlik etmeyi seven ama kendisialtta olmayı sevmeyen biridir. Dürüst ve sadık bir estir. Başkaları için karar vermeyi sever. Cömerttir. Pratik zekası güçlü ve iyi bir espri anlayışı vardır

Köknar : (Gizem) Sıra dişi bir zevki vardır. Sofistike ve kadirşinastır. Güzel olan her şeyi sever. Dik başlı, çabuk mod değiştiren,bencil olmasına rağmen kendisineyakın olanlarla ilgilenen biridir. Çok mütevazı olduğu söylenemez. Hırslıdır. Memnun edilmesi zor bir sevgilidir. Çok arkadaşıvardır. Çünkü ona güvenebilirsiniz.

Fındık : (Olağanüstü) Çekici, anlayışlı, insanları nasıl etkileyeceğini bilen, fazla talepkar olmayan, sosyal hayatta aktif ve girişken hatta dövüşken biridir.Popülerdir. Psikolojik durumu çabuk değişir. Kaprisli bir aşıktır. Ama dürüst ve eşine toleranslı davranır. Kusursuz bir yargı yeteneğivardır.

Gürgen : (Zevk sahibi) Cool bir güzel. Diş görünüşüne ve bakımlı Olmaya dikkat eder. Zevk sahibidir. Başkalarını kendinden fazla düşünür. Hayati mümkünolduğunca kolay bir hale getirmeye çalışır. Disiplinli bir hayat için kılavuzluk eder. İlişkilerinde kibardır. Farklı Sevgililer bulmak ister. Duygularıyla ilgili olarak mutluluğuyakalaması kolay olmaz. Çoğunlukla da başkalarına güvenmez. Kararlarından da asla emin olmaz.

Ihlamur :(Şüphe) Hayatin ona getirdiklerini kabul eder. Kavga ve tartışmadan nefret eder. Çalışkandır, tembelliği ve bencilliği hiç sevmez, streslidir.Yumuşak huyluve merhametlidir. Arkadaşları için çekinmeden fedakarlık yapar. Becerikli olmasına rağmen bunları değerlendirmesini bilmez. Mızmızdır. Kıskanç fakat vefalıdır.

Akçaağaç : ( Özgür zeka) Hayal gücü ve orijinalliklerle dolu hiç de sıradan olmayan biridir. Utangaç, hırslı, gururlu, kendine güvenli, yeni deneyimlere aç biridir.Genellikle sinirli ve gergin bir yapısı vardır. Hafızası kuvvetlidir. Çok kolay öğrenir. Aşk hayati biraz karmaşıktır. Başkalarını etkilemeyi sever.

Meşe : (Cesaret): Sağlam yaradılışlı, cesur, güçlü, bağımsız ve girişkendir. Acıma duygusu çok yoktur. İşini sansa bırakmayı sevmez. Ayaklarını yere sağlam basmak ister. Hareketlidir

Zeytin : (Erdem): Güneşi, sıcak havaları sever. Makul biridir.Kibar duyguları vardır! Agresyon ve şiddetten kaçınır. Sakin ve toleranslıdır. Adalet duygusu gelişmiştir.Hassas, kıskançlıktan uzak bir yapısı vardır. Okumayı ve sofistike insanlarla muhatap olmayı sever

Çam : (Titiz) Uyumlu ilişkileri sever. Dinç ve güçlüdür. Nasıl rahat edilebileceğini bilir. Doğal ve hareketli biridir. İyi bir partnerdir Çok arkadaş delisi değildir. Çabukaşık olur ama ateşi çabuk söner.Her şeyden kolay vazgeçebilir. İdeali bulana kadar her şey geçicidir. Güvenilir ve pratiktir.

Kavak : (Tatminsiz) Fazla kendine güvenmeyen, sadece gerektiği zaman cesaretli olan biridir. Arkasının güçlü olmasını ve sıkı insanlarla muhatap olmasını sever.Çok seçicidir. Genellikle yalnızdır. Artistik bir doğası vardır. Kin tutar. İyi bir organizatördür. Felsefi takılmayı sever. Ama herdurumda güvenilebilir biridir. İlişkilerini de çok önemser.

Üvez : (Hassasiyet) Dikkat çekici, neşe verici, bencillikten uzak dikkat çekmeyi seven biridir. Hayata bağlıdır. Yerine ve duruma göre hem bağımlı hem bağımsız olabilir. Zevklidir. Duygusal, hassas, tutkulu ve artistik özellikleri vardır. İyi bireş olur ama çok zor affeder.

Ceviz : (Tutku): Garip ve zıtlıklarla dolu biridir. Egoist ve agresiftir. Beklenmedik tepkiler gösterir. Asil bir ruhu vardır. Spontanedir. Çok hırslıdır ve hiç esnekliğiyoktur. Zor ve alışılmışın dışında bir estir. Çok zor beğenir. Sadece takdir eder. Çok kıskanç ve tutkuludur. Uyum göstermek için fazla fedakarlık etmekten de hoşlanmaz.İlginç stratejiler üretir.

Salkımsöğüt : (Melankoli) Güzel ve çok melankoliktir.Etkileyicidir. Güzel ve zevkli şeylere meraklıdır. Seyahat etmeyi sever. Hayalperesttir.Kaprisli ama dürüsttür.Başkalarının duygularına önem verir.Çabuk etki altında kalır ama beraber yaşanması zordur. Talepkardır. Sezgileri de kuvvetlidir.

Thursday, March 20, 2008

Yazın habercileri geldi...


Bugün leylekler geldi, ofiste camdan gördüm onları...
Geçen yıl gittikleri gibi, yine hiç aceleleri olmadan gökyüzünde dönerek uçuyor, hep birarada kalmaya özen gösteriyorlardı adeta...
Google ana sayfada 'o' ları laleler yapmıştı bugün, baharın ilk günü yazısı geliyordu mousela üzerine gelindiğinde... Ciddende tam bir ilk gün oldu leyleklerin gelişiyle...
Bahar yılın en güzel mevsimi bence, pırıl pırıl, umutlu, çiçek kokulu...
Bahar beklentilerinizin gerçek olmasını diliyorum :)
~mrl~
p.s. Fotoğraf geçen yıl leylekler giderken cep telefonumla çektiğim karelerden.

Tuesday, March 11, 2008

sabah 3:30 - 6:30

Günlük rutinlerimizde ne çok şeyin kıymetini bilmiyoruz!!!

Gece yatarken ''iyi geceler!'' deyip gidiyoruz yatağımıza... Rutinya; sabah olacak, alarm çalıcak, yatakla vedalaşılacak, banyo ziyaretedilecek, ne giyeceğim diye gardropta derin kazı çalışması yapılacak, kısa sürede evden çıkılabilirse uzun süre trafikte sürünülecek, vs....

Dün gece yatmadan canım babamın tansiyonu ciddi olarak yüksekti! Doktorumuz arandı ilaçlar alındı, inatçı tansiyon biraz olsun insafa geldi... ''-iyi geceler!'' dedik birbirimize, ama kapım açık yattım. Bizim yaramazlar beni uyandırmamak için son derece sessiz hastalanırlar :) Gece kalkmış kapımıda çekmişler usulca ama duydum tabii...

Gece saat 3:20, babam koridorda volta atıyor ve ciddi acı çekiyor! Tuvalete gidiyor ama idrar yapamayarak acılar içinde yine kıvranıyor. Ne yapılır, sıcak mı konur soğuk mu? Ağrı kesici verilir mi? Ama neye göre ağrı kesici!
Hemencik Marmara Üniversitesi Acil Servise gittik! Neyseki daha önce gördüğüm manzaralar yoktu! Çok ilgilendiler babamla. Ağrının geliş şeklinden ve babamın kıvranmalarından böbrekte taş sorusu geldi akıllarına.Tahliller yapılacak, ilk önce idrar tahlili; babamın örnek sadece kan! Labaratuardan gelen cevap makine tanımlayamıyor bu sadece kan! Babama kocaman bir serum veriliyor içine morfin katılmış!
Doktorumuz çok şeker Burcu Hanım diyor ki, '-ben 6 tane düşürdüm, nasıl acı verdiğini biliyorum, sıkın dişinizi kısa sürede hafifleyip geçicek bu kriz!' Dediği gibi oldu, babam gözümün önünde 1 saat daha acısı hiç azalmadan kıvrandı. Sonra yavaşladı dedi... Rahat nefes aldık, ama morfinden yazık doğru düzgün konuşamaz hale geldi. Sonra röntgen çekildi, görünmüyor namussuz taş! Bir de ultrason dediler, ona da gittik.Ve kaçamadı daha fazla, göründü ultrasonda...

Neler yapıcağımız öğrenip, sabahın 6:30'unda benim babamı keyiflendirme çabalarım ile açık pastane bulup, sıcacık simitler ile eve geldik :)

Bunları neden yazdığıma gelince, benim gibi nette neden araştıranlara yaşanmış örnek olsun istedim... Hepimizin başına en abuk saatte en abuk şeylerin gelebilceğini düşünerek anlatmak istedim.

Sebebi bilinmeyen bir ağrı karşısında ilaç alıp geçiştirmeye çalışmak çok ciddi sorunlara sebep olabilir.

Herkese sağlıklı günler...
~mrl~

p.s. Hastanedeki eskilik, bakımsızlık gibi sıkıntıları yazmayacağım, okumaktan sıkılırsınız!

Sunday, March 9, 2008

bilgi...

Televizyonda yayınlanan bir program hakkında mail aldım, günlük hayata dair bilgiler var...

Buyrun ;

NASIL KANSER OLUNUR?

05 Mart 2008 Çarşamba 10:28

"Gerçekleri açıklarsam Türkiye sarsılır" diyen Prof. Topuz, öyle şeyler söyledi ki; göz göre göre kanser oluyoruz...
'Gerçekleri anlatırsam Türkiye sarsılır' Prof. Dr. Erkan Topuz, yine herkesi ekran başına kilitleyen açıklamalar yaptı... Kanal D'deki bir programa konuk olan İ.Ü. Onkoloji Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Erkan Topuz, yine herkesi ekran başına kilitleyen açıklamalar yaptı. Topuz, kanserle mücadelenin anne karnında başladığına dikkat çekerek hamile kadınların ve bebek sahibi insanların evde dikkat etmeleri gereken noktaları anlattı. Erkan Topuz, bulaşık deterjanlarından, halıların temizliğine kadar çok önemli ayrıntılardan bahsetti. "Benim mücadelem bu yaştan sonra halkımızı kanserden korumaktır. Kanser tedavisi sonra geliyor. Bir korunma bin tedaviden evladır. Bunları ilk defa duyuyorsunuz ama gerçek bunlar. Ben bunları kendimi bu işe adadığım için anlatıyorum. Bu anlattıklarımı Türkiye ilk defa duyuyor. Belki dünyada da çok az duyan vardır" diyen Prof. Dr. Erkan Topuz, herkesi şaşırtan açıklamalar yaptı. "Ben gerçekleri anlatıyorum. Ama çok fazla anlatmıyorum çünkü her şey sarsılabilir Türkiye'de" diyen Topuz'un sarsıcı açıklamaları şöyle:

-Evde sokakta giydiğimiz ayakkabılarla dolaşmamalılar. Eğer evde ayakkabı ile geziyorsak dışarıdan geldiğimiz ayakkabıları çıkartıp başka bir ayakkabı giymeliler. Çünkü dışarıdan giydiğimiz ayakkabı ile eve soktuğumuz pestisitler kanserin en önemli sebeplerinden bir tanesidir. (Pestisit: Tarım ürünleri, kimyasallar, egzozdan çıkan gazlar vs)

-Kanserle mücadele anne karnında başlıyor. Anne adayları aşırı miktarda vitamin almaktan kaçınsınlar. Çünkü bilinçsizce alınınca vitaminin içindeki kobalt, bazı aşırı miktarda minareller... Doktor bir tane yut diyordur ama çocuk gelişsin diye bir kaç tane yutuyorlar. Bu çocukta birikime sebep olabilir ve kansere neden olabilir.

-Gökkuşağının 7 rengini, ne buluyorlarsa, hepsinden günde en azından 3-5 tane yesinler. Her bir renkte bir şeyler var.

-Kırmızı et alsınlar gebeler haftada 2 kere. Özellikle balıkla beslensinler. Sağlıklı bir insanın kansere yakalanmaması için, bebeğin daha anne rahmindeyken vücudunun direncinin artması ve zehirleri alarak bağışıklık sisteminin bozulmaması lazım.

-En tehlikeli yer halıdır. Halı bütün pestisitleri tutar. Bu nedenle halıların temizliğine dikkat ediniz. Kesinlikle deterjanla temizlemeyin. Sirkeli su ile silin.

-Deterjan kullanınca muhakkak eldiven kullanın. Plastik eldiven kullanmayın, içine izci eldiveni giyin. Çünkü deterjanlar alerjiktir ve ufak dozlarda alındığı takdirde kronik olarak kanserojendir. (İzci eldiveni: Pamuk eldiven)

-Bulaşık makinasında kullandığınız deterjan da petrol ürünüdür, kanserojendir. Ne kadar yıkarsa yıkansın kalıntılar kalabilir. Eğer sağlığınızı düşünüyorsanız çıkardığınız bulaşıkları sirkeli suyla ya da limonlu suyla silin.

-Her türlü deterjandan kaçınız. Devamlı olarak zeytinyağı ve defne sabununu seçiniz. Ellerinizi, vücudunuzu hakiki zeytinyağ, defne veya fıstık yağından yapılan hakiki sabunlar da seçilebilir. Bunları örnek olarak söylüyorum. Deterjandan kaçıyoruz ve çok aşırı miktarda suyla duruluyoruz.

-Beyaz olan her türlü iç çamaşırınızı muhakkak yeni aldığınızda en az 2 kere kaynatınız. Çünkü bunlar beyazlatılmak için kanserojen maddelerle yıkanıyor.

-Oda spreyleri doğrudan doğruya petrol menşeli. Zehiri soluyorsunuz. Akciğerinize geçiyor ve dolaylı olarak bağışıklık sisteminizi bozuyor.

-Sebzeleri mevsiminde dondurup saklamakta fayda var. Yalnız bir kez çözülünce onu muhakkak pişirin. Mikro dalgada bir kere ısıtın. Ateşte ısıttıklarımızda ise bir kere ısıtınız. Çünkü bir dahaki sefere değeri ölür. DNA'yı bozar. DNA kırılması da kanserojene yol açar.

-Radyasyon kronik olarak kansere en çok yaklaştıran faktörlerden biridir. Televizyondan çok uzak duralım.

-Çocuklarınıza haftada 2 kez balık çorbası içirin ama içine zerdeçal koymak suretiyle. Soğan, sarımsak ve o mevsimin sebzesiyle yapmalısız. Çocuk anne karnındayken bu terbiyeyi almaya başlamalı.

-Gebeler haftada 1 kilo balık tüketmeli. Bu miktarın üzerinde balık tüketilmesine karşıyız. Çünkü en steril balıkta bile az civarda civa vardır. Bu balıklar dip balıkları olmamalı. Somon veya yüzey balığı, Akdeniz, Ege balığı olmalı. Marmara'nın dip balıklarını lütfen tüketmeyiniz.

-Kanola yağı kızartma için en uygun yağdır. Onun dışında birinci seçeneğimiz zeytinyağdır. Memleketimizin iftihar edebileceği yağdır. Fındıkyağı da tercih edilebilir.

-Çocuklarımız fastfood türü yiyecekleri 15 günde bir yiyebilirler. Ama haftada 3 kez yedikleri takdirde beyin tümörlerinde, lenfomalarda ve lösemilerde 3 kat artış gözükecektir. Çocuklarımıza arada bir verebiliriz. Ama dışarıdaki yiyeceklerin nasıl kızartıldığını bilmiyorsunuz. Ona göre hareket edin.

-Çocuklara meyve ve yoğurdu bol yedirelim. Ancak yoğurdu prebiyotik ve ev yoğurdu olarak kullanalım. Yoğurdunuzu evde yapın. Peynir ve çökelek fazla miktarda yiyin. Keçi peyniri çok faydalıdır.

-Çocuklarımızı beyaz un, beyaz şeker ve tuzdan koruyalım.

-Belki tuzcular üzülecekler ama Konya'ya akan kanalizasyonlar ve kirletici sularla, Türkiye'nin en büyük tuzunu karşılayan Tuz Gölü'müz maalesef torbaların içinde çok iyi steril edilmedikleri takdirde bize kanseri ufak ufak taşıyorlar. Bu nedenle kaya tuzunu tercih edin. Yani turşu kurduğunuz tuzu çekin ve çok az miktarda kullanın. Çünkü tuz da kanserojendir.

-Amerika'daki çocukların tombul olmasının sebebi her şeye şeker katmalarıdır. Ucuz beslenmedir.

-En faydalı gıdalardan birisi cevizdir. Daha sonra fındık ve bademdir. Ayçiçeği açık alın. İşlemden geçmemiş olacak, kavurup yiyebilirsiniz. Ama fındık, ceviz gibi yiyecekleri kabuklu alın. Çünkü içine böceklenmesin diye ilaç sıkılmaktadır. Sonsuz faydaları olan yiyeceklerdir. Günde bir avuç muhakkak tüketiniz.

-Elma dünyanın en faydalı gıdalarından birisidir.

-Plastik, bakır, alüminyum kap kullanılmamalı. Porselen, cam ve çelik kullanın. Meyveleri de bu tür kaplarda yıkayın. Bunların içine litresine göre 9-10 çorba kaşığı elma sirkesi atın. Aşağı yukarı yarım saat bekletin. Sonra tekrar yıkamayın. Tekrar mikrop alır.

-Meyvelerin üzerine parlak görünmesi için mum sürülüyor. Bunları hakiki zeytinyağlı sabundan geçirdikten sonra elma sirkeli sudan geçirin. Ya da elma sirkesi ile ovun. Meyveyi kabuğuyla tüketin eğer sterilse.

-Lahana, marul gibi yiyeceklerin ilk dört kabuğunu çöpe atın. İstediğiniz kadar yıkayın bunların üzerindeki pestisitleri temizleyemezsiniz. Çaresi yok.

-3 ayda bir suyunuzu değiştirin. Çok muhteşem sularımız var ama ne olursa olsun tabiatı rezil ediyoruz. Satın aldığımız sularda az miktarda da olsa kanserojen dozlar karışabilir. Bunlar kontrollü sular ama 3 ayda bir değiştirmek gerekiyor.

-Plastik her yerde zehir. Plastik bardaklar, kaplar, plastik herhangi bir şey... Ben ona girmiyorum bu lafı söylersem yer yerinden oynar. Bu plastikler ev yapımına girdiler. Doğrudan doğruya inşaat malzemesi olarak kullanıyorlar. Çok bilinçli olun, çok iyi markalar kullanın. Bunları söylemem demek Türk ekonomisiyle oynamam demek. Ben insanlara kendimi adadım, onun için kimseden korkmuyorum açık açık söylüyorum.

-Meyva suyu yerine posasıyla tüketin. Biz kanserli hastalara suyunu veriyoruz. Meyve suyuna geçmeyen çok madde posada kalıyor. Bu şekilde kolon ve miğde kanserinden korunmuş oluyorsunuz.

-Bakır, özellikle beyin tümörlerinde ön plana çıkıyor. Çok iyi kalaylı olursa bu etki azalıyor. Ama kulağınıza bakır küpe bile takmayın.

-Çocuklarımızı yeşil plastik sahalarda oynatmayınız. Plastik çimenler sentetiktir ve kanserojen madde alabilirler.

-Havuzların iyi temizlenmesine dikkat ediniz. Ozonla temizlemek en fazladır. Aşırı klorluysa yine kansere hazırlık yapıyorsunuz spor yerine.

-Bütün beyazlatıcılardan kaçınız. Çocuklarımızın kullandığı o pırıl pırıl bembeyaz defterler klorla temizleniyorlar. Bunlarla temizlenmemiş defter kullansınlar. Kullandıkları boyalarda da kanserojen etkisi vardır.

KANSER DALGA DALGA GELİYOR
Prof. Dr. Erkan Topuz, verdiği şu çarpıcı bilgi ise kanserin boyutlarını açıkça ortaya koymaktaydı: "Kanser dalga dalga geliyor. 2020 yılında 20 milyon insan kansere yakalanacak. Ama eğer bunları yaparsak belki bunu 15 milyona indirebiliriz. O yüzden gözümüzü açalım. Bu iş çocukluktan başlıyor. Çocuklarımıza bu terbiyeyi vermek zorundayız. Ailedeki çocuk annesini taklit eder. Anne ne yiyorsa çocuk da onu yer." Erkan Topuz, yaptığı açıklamalar nedeniyle bir takım sektörleri zor duruma soktuğu eleştirileri için ise, "Benim için insan sağlığı birinci plandadır. Ekonomi ikinci plandadır. Bir insanın kanser olması durumunda devlete ve millete verdiği zarar milyarlarca dolardır. O yüzden dikkatli olduğunuz takdirde ekonomiye de katkınız olur. Aslında ben bunları anlatarak Türkiye'nin ekonomisini de kurtarıyorum farkında değiller" diye konuştu.